“Yok canım o da gitmez!” dediğimiz anda gitmişti Tülomsaş…
Bir sabah baktık ki ortada ne Tülomsaş kalmış ne kurumsal kimliği ne tüzel kişiliği…
Eskişehir’in Osmanlı’dan bugüne uzanan sanayi hikâyesi bir anda bitiverilmiş!
‘Aman canım ne var bunda, fabrika yerinde duruyor ya!’ diye savundular kararı.
‘Öyle ya, cer atölyesi de yerinde duruyor, vagon fabrikası da diğerleri yerli yerinde duruyor işte!’ diye eklediler savunmalarına...
Kentin hafızasını silinirken, Tülomsaş tabelaları kaldırılırken, Demirspor görmezden gelinirken, Eskişehir’in fabrikası Ankara’dan yönetilmeye başlanırken içleri hiç cız etmedi.
Üzülmediler…
Biz Eskişehirliler ise, bir değerimizi daha yitirmenin hatta en büyük kıymetimizi kaybetmenin üzüntüsüyle baş başa kaldık…
+++
Şimdilerde Açık Öğretim Fakültesi ile ilgili iddialar var.
Bir süredir şehrin gündeminde.
İddialar meclise de taşınmış durumda.
Konuyla ilgili en can alıcı açıklamayı İYİ Partili Gürol Yer yaptı.
“Açık Öğretim Fakültemiz elden gidiyor, şehrin sahipleri nerede?” diye sordu.
Şehrin sahiplerinden yine tık yok!
İktidar vekillerinin umurunda değil!
Sadece bazı yetkililerin kulaktan kulağa söyledikleri var.
Ne diyorlar?
“Açık öğretim fakültesinin binaları burada!
Fakültenin öğretim görevlileri de bu şehirde!”
Söylediklerine bakın, ne kadar da Tülomsaş’la ilgili söylenenlere benziyor değil mi?
+++
Oysa Gürol Yer, net biçimde şunu söylüyor;
“Eskişehir’in Eskişehirspor kadar bir değerli markası olan Açık Öğretim Fakültesi merkezileştirilecek!”
Söz konusu iddia yine Tülomsaş’ın hikayesine bezemiyor mu?
Eğer bu iddialar hayata geçerse şehrin en büyük markası Ankara’dan yönetilmeye başlanacak.
Ama olsun değil mi?
Sonuçta fakültenin binaları da personeli de Eskişehir’de olacak!
+++
Konunun iddiaları bile çok acı.
Ki hayata geçerse şehir adına çok büyük kayıp olacağı da kesin.
Ancak asıl acı veren nedir biliyor musunuz?
İktidar vekillerinden konuyla ilgili tek bir açıklama yok, tek bir söylem, tek bir tavır yok.
Daha birisi bile;
“Yok canım, öyle şey olur mu? Biz Eskişehirlilerin oylarını bu şehrin değerlerini korumak için aldık. Kentin kıymetlerinin yitip gitmesine fırsat verir miyiz? Herkesin içi rahat olsun!” diyemediler hâlâ…
Sanırım meselenin bu yönü çok daha acı verici.
Ne dersiniz?